onun kulübesi var, güzel mi güzel

Posted on 19 Kasım 2012 tarafından

4


Geçen bayram Coffee ormanda çok mutluydu. Kulübemize yatıya çocuklu misafirler gelmişti. Coffee için çocuk demek arkadaş demekti. Diğer yandansa bayramın hediye faslından nasiplenmişti.

Misafir çocukların araba bagajından tüylü bir şey çıkarmalarıyla kendisine sürpriz geldiğini anladı. Koca gözlü peluş bir aslan. Aslanı kaptığı gibi ağzında sağa sola sallayarak şeref turunu attı. Sonra da çılgın kafa hareketleri, atıp tutmalarla hediyesine çok sevindiğini anlattı. Aslanı ormanda kaldığımız süre boyunca getirip getirip gösterdi.

Aslan bir nevi bayram harçlığıydı Coffee’nin. Evdeki bir sürü oyuncağının aksine ormanda oyuncağı, topu vs yoktu. İhtiyacı da olmamıştı, ama olunca başka bir mutlandı.

Bundan gaz alıp ne zamandır el atamadığımız ve Coffee’ye evladiyelik hediye olacak projemize giriştik. Köpek kulübesi yapmaya. Fırsat bu fırsat çivi çakıp ahşap kesecek erkek misafirimiz de vardı. Ve tabi Coffee’ye hayran, ona birşey yapıp hayatına katkıda bulunmak isteyen çocuklar da.

Bey görev dağılımı yaptı. Baba ve büyük oğlan kendisiyle bizzat üretim ve marangozluk yapacaklardı. Ben, anne ve küçük kız da bu sırada Coffee’ye sahip çıkıp son dakikaya kadar ona bir kulübe hazırladığımızı göstermeyecektik. Canım, o kadar da değil, nerden anlayacak demeyin. Coffee erkeklerin işe girişmesi itibarıyla bir hazırlık, üretim olduğunun bilincinde bütün operasyonu izledi. Kavuşma anıysa tam beklediğimiz, istediğimiz gibiydi.

Önce kulübeyi nasıl yaptığımızdan bahsedeyim.

Hem basit hem de ortamın şartlarına uygun çözümler düşündük. Geçmişte kulübemizde de kullandığımız lambrilerden artık parçalar vardı, eldeki malzemeyi değerlendirdik. Önce büyüklüğünü düşünüp gözümüze kestirdik. Sadece Coffee’nin tek başına yatacağı büyüklükte bir kulübe yerine ara sıra ziyarete gelen Gandalf’ı (ve belki müstakbel köpekleri) düşünerek Coffee’yle birlikte başka bir köpeğin de rahatlıkla içine girip hareket edebileceği, yatabileceği hacim, büyüklük ve yükseklikte ayarladık. Bir kenarın ölçüsü 1 birimse, diğer kenarı yaklaşık 2 birim gibi düşündük. Tabi bunu yaparken büyüklükte aşırıya kaçmamaya dikkat ettik. Ne de olsa Coffee ağırlıklı olarak kulübede tek başına yatacaktı ve bu şekilde ısınabilmesi önemliydi.

Istırancaların iklimi değişken. Rakım çok yüksek olmamasına rağmen dağda gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı yüksek oluyor, kışın keskin ayaz ve kar yapabiliyor. O yüzden kulübenin yalıtımını iyi ayarlamak, yeterli tutmak gerekiyor. Özellikle kışın yerden soğuk geleceğini düşünerek kulübenin tabanını yerden yükseltecek bir zemin yapmayı uygun gördük. Zemin için yine elimizde bulunan ahşap nakliye paletini kullandık. Bu hem kulübeyi yerden kesmiş oldu hem de soğuk ve rutubet almasını engelledi. Paletin üstüne kulübenin zeminini yerleştirdik. Zemini ise arasında cam yünü izolasyon olan iki kat halinde ayarladık.

1 birime 2 birim 4 kenarın ortaya çıkması sonrası kapıyı ne tarafa ve ne büyüklükte yapacağımızı düşündük. Birden fazla köpeğin rahatça giriş çıkışı için geniş kenarı baz almak mantıklıydı. Kapıyı ortalamak yerine dikdörtgenin geniş kenarının baş kısmına koymaya karar verdik. Bunun sebebi Coffee’nin yalnız olduğunda gerekirse iç tarafta kuytuya doğru kıvrılabilmesine imkan vermekti. (Ve refleks olarak da en başından böyle davrandı). Büyüklüğünü ise ne fazla büyük ne küçük tuttuk. Rahat girilip çıkılabilecek şekilde ayarladık.

Kenarlara gelince, dış ve iç duvarın arasına da yine cam yünü izolasyon yaptık. Böylece soğuk havalarda kendi vücut ısısıyla ısınabilmesini daha mümkün kıldık.

Son olarak tepeyi kapatma kısmı kaldı. Çatı için yine lambri kullandık. Tek yöne eğimli bir kat lambrinin üstüne su geçirmemesi için bir kat Tyvek attık. Üstüne 4 cm köpük koyduk. Yetmedi, üstüne mdf koyup en son lamine shingle ile tamamladık.

Yukarıda bahsettiğim malzemeler neler derseniz;

Tyvek su geçirmez, nefes alabilen bir cins örtü. Kulübemizde de kullandık, sonucundan memnunuz. Coffee’nin kulübesinde ise üstüne shingle örttüğümüz için nefes alma özelliğinde yararlanmıyor olacağız. Shingle da su geçirmeyecek ikinci bir kat. Nefes alma özelliği nerden olacak diyenlere cevap diğer kenarlardan sağlanacak olması. Daha önce bahsettiğim gibi, bizim oralar soğuk olabildiği için izolasyona bu kadar önem verip sıkı tuttuk. Coffee, cinsi (English Springer Spaniel) itibarıyla soğuk iklimden gelse bile üşüyebilen bir köpek. Her köpek veya iklim için izolasyona bu kadar gerek olmayabilir. Korunaklı olması, ıslanmaması, yerden rutubet almaması yetebilir. Bizim ormanda kışın bol eksili dereceler gördüğümüz için tedbirli davrandık.

Evet, işin teknik kısmını erkekler çiviler, çekiçler elde, zımbalar, testereler belde pata küte, harala gürele hallettiler, gün ışığı boyunca çalıştılar terlediler. Akşam üstü güneşin gitmesiyle kulübeyi dört duvarı, çatısı, tabanı bütün halde teslime hazır hale geldiler. Biz hanım kısmı, yanımızda Coffee’yle son 1 saate bizzat şahit olduk. Coffee’nin hafiften birşeyler sezinlediğini anladık, kıpırdanmaları gözlemledik.

Bu arada beyler farkettiler ki yalıtım, altta palet, üstte çatı derken kulübe biraz ağır olmuş. Bir yerden bir yere taşıman hiçbir güçlü kuvvetli erkeğin işi değil. Girişenin beli meli oracıkta kalabilir. Pratik zeka çalıştı, eldeki demir boruları paletin altına sürdük.

Başladı beyler kulübeyi boruların üstünde yürütmeye. Tepetaklak kulübe birden boruların üstüne yerleşince açık kapısı, tepesinde çatısıyla Coffee’nin kulaklar hafif dikildi. Tam karşısından yavaş yavaş geçerken bizimki çok dikkatli izlemeye koyuldu. Ben baktım ve dedim ki oğlan anladı, işte o an onun için bir yuva geldiğini gördü, bildi. Heyecanına erken yenik düşmemesi için küçük kız misafirimiz Coffee’nin yanında yer alıp başını okşamaya, ben de hem fotoğraflayıp hem de yerinde sakin tutmaya çalıştım.

Biraz itiş kakış, biraz oflaya poflaya Coffee’nin kulübesi bizimkinin hemen ötesinde yerini aldı. Baktık, Coffee bize bakıyor biz de ona. Hemen onun dışarda yattığı şilteleri kaptık, kulübenin içine yerleştirdik. İşte o zaman kimse oğlanı daha fazla tutmadı. Coffee yanımıza geldi, biz de hemen duyurusunu yaptık.

  • Coffee, gel bak. Bu senin yeni kulüben. Artık senin de bir yuvan var. Gir bakalım içeri, bir bak bakalım nasılmış. Aslancık da burda bak.

Ah Coffee..

Hiç ikiletmedi. Hem de hiç. İçeri girmesiyle yukarıda tarif ettiğim hani ‘en dibe gidip kıvrılır’ kısmını sanki daha önce bu filmi seyretmişiz de tekrarları oynatıyoruz gibi aynen gerçekleştirdi. Kulübenin içine girdi, en dibe gitti, kıvrıldı yattı.

Pofff.

Nefes verme sesi.

Tabi hepimiz birden tepesindeyiz, içeri bakıyoruz noluyor napıyor diye. Tekrar ayaklandı içerde, baktık hareket kabiliyeti gayet rahat. Aslancığı da yanında, yatağında yani artık. Kafayı kapıdan çıkardı, burnu dışarda gövde içerde yattı, gözleri aşağı düşürdü.

Hmpffrrr.

Huzur.

Onda huzur da bizde bayram havası var tabi. Çocuklar kulübenin önünde nöbette. Abi olan mutlu, gururlu. Bizzat yapımda çalıştı, adını inşaata yazdı. Kız kardeş mest. Coffee’yle sabırla o bekledi, sonra da kulübenin önüne yatıp (kaç gündür bize bir fotoğraf çektirmezken) poz verdi.

O günün gecesi ormanda çok güzel mehtap vardı. Hava da dağ havasına göre hafif kırılmıştı. Çocuklar yatıp uyuduktan sonra biz büyükler dışarı çıkıp Coffee’ye misafirliğe gittik. Paletin üstündeki küçük terasına ilişiverdik. Hem Coffee’ye hem mehtaba kadeh kaldırdık. Sevgili Ay ve Jüpiter de pırıl pırıl bizimleydi. Coffee’ninse kafasının altında aslancığı derin hırıltıları kapısından yükselmekteydi.

Onun kulübesi var, güzel mi güzel..

Not1: Kulübenin tek eksiği girişini kapatacak kapısının olmaması. O da bir dahaki ziyarate inşallah..
Not2: Resimlere bakınca farkettim ki kulübenin çatısının bitmiş halini çekmemişim. Halbuki şu an eksiksiz, shingle destekli cillop bir çatısı var.

Neslihan

mindmills.wordpress.com