çıkar çıkmaz çocuk çeken köpek

Posted on 29 Nisan 2012 tarafından

1


Çocuklar ve köpekler.

Hem birbirlerine meraklı, hem birbirlerinden gizli saklı.

Ne zaman karşı karşıya gelseler, önce içten gelen bir heyecan fırtınası,

Arkasından duruma göre atlayıp hoplama veya kapanıp durma seansı.

Bizim Coffee çocuklara oldum olası meyilli.

Hele ilkokul öncesi yaşlara ayrı bir hayran halli.

Örneğin yürüyüşteyiz.

Karşıdan gelen birtakım bastıbacaklar gördü mü kuyruk dikilir, sallanmaya başlar. Kulaklar hafif dikleşip kare olur, kafa bir sağa bir sola küçük hareketlerle sallanır, karşıdaki tartılmaya çalışılır. Ben de gelenlerin ilgisine, rahatlık seviyesine göre bazen Coffee’yi oturtur, sevmelerine teşvik ederim. Baktım, genel bir çekinme hali var (özellikle ebeveynlerde), o zaman uzaktan selamlaşır, devam ettiririm.

Başka bir örnek.

Eve çocuklu arkadaşlarımız gelecek.

Kapı çalınır.

Coffee hemen kapıya koşar.

Biz de hemen girişteki yerine oturtur bekletiriz.

Böyle bir ritüelimiz var.

Geç yerine, otur, bekle.

Kapıyı açınca karşısında bir çocuk varsa, ilk hamle gidip koklamak ister. Bakar ki çocuk pek pas vermiyor, hiç ısrar etmez. Bırakır, gidip öteye oturur. Çocuğun ona gelmesini bekler. Tersine çocuktan ilgi gördü mü, o zaman çevresinde döner, koklar, kendini bir şekilde sevdirir, devam eder.

Coffee, insan seven, misafire bayılan bir köpek. Bunların arasında bir de çocuk oldu mu, başka bir enerjide oluyor, bunu hemen hissettiriyor. Hani nasıl çocuk çocuğu görünce boyu boyuma, yaşı yaşıma uygun deyip bir kaynaşma, oynaşma durumlarına girer, Coffee’de de aynen o haller. Kendi boyunda birileri gelmiş, ama ona pek de direktif verecek durumda değilmiş, e olsa olsa beraber oynayıp oturabilirlermiş, hatta oyuncaklarını paylaşıp aynı yatakta yanyana bile yatabilirlermiş!

Biz çocuklar ve köpeklerin birlikte büyümesi, çocuğun daha küçükten hayvan sevgisi ve sorumluluğuyla tanışması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla Coffee’nin çocuklarla birlikte aynı ortamı paylaşmasını teşvik ediyoruz. Tabi aynı bakış açısında olan dostlarımızla bunu paylaşıyoruz, aksini düşünenleri zorlamıyoruz. Herkesin görüşüne saygımız var, paylaşmasak da.

Daha önce Coffee’yi yanımızda restorana, parka, seyahate götürdüğümüzden bahsetmiştim. Bu küçük ziyaretler sadece bu mekanlarla kısıtlı değil. Örneğin çocuklu arkadaşlarımız bizi yemeğe çağırdılar, hemen soruyoruz ‘Coffee’yi de getirelim mi?’. Genelde cevap hep olumlu oluyor (evde kedi olmadığı sürece). Biz de oğlanı kolumuzun altına alıp güle oynaya çocuk-köpek ilişkisine biraz daha katkıda bulunmak ve tabi hem keyifsel hem eğitsel bir aktivitede yer almak üzere misafirliğin yolunu tutuyoruz.

Dün yakın bir arkadaşlarımıza gittik. Evde 3.5 yaşında bir kız bir oğlan lokum mu lokum ikizler var. Coffee’yle daha önce tanışmalarına rağmen dün ilk defa bu kadar yakın temasa geçtiler. Çocukların da köpeklerin de ısınmak alışmak için kendi zamanları var ve o zamanı tanımak gerekiyor hakikaten. Coffee bahçede koku peşinde koşarken ikizler de onun peşi sıra, biraz mesafeyle, ama büyük bir heyecan ve merakla Coffee’yi izlemedeydiler. Coffee orayı burayı koklayıp rahatladıktan sonra klasik oturma pozisyonuna geçti ve beklemeye başladı. Önce minik prenses iki bebeğini alıp Coffee’ye yanaştı, yanına oturdu. Karşılıklı öteye bakmaya başladılar. Konuşulan bişey yok, sadece enerji var, paylaşım var. Bizde de kameralar şakır şukur çalışıyor bu arada tabi. Sonra yavaş yavaş bir yanaşma, yumuşak yumuşak sevme durumu.

Minik kız Coffee’yle sosyalleşmeye geçince minik oğlan da yakınlaşma cesaretini kendinde bulup geldi. İkisi de sevmek istiyorlar ve Coffee de sabırla onları bekliyor, duruyor. Benim Bey hem çocukları biraz daha açmak hem de köpekle paylaşımlarını desteklemek için hemen onlara görev verdi.

‘Hadi birlikte Coffee’yi gezdirin.’

Önce bizim Bey’le beraber üçü, daha sonra sadece ikizler beraber.

Bir baktık, Coffee önde, ikizler arkada bahçede yukarı aşağı yürüyorlar. Ve ne bir itmece, ne bir çekmece. Ha, tabi Coffee mi onları dolaştırıyor onlar mı Coffee’yi dolaştırıyor o tartışılır, ama birbirlerinin süreçlerinde mutlu ve huzurlular.

Hava serinledi, içeri girdik. Coffee bu, gezmeyi sevdiği kadar yayılıp yatmayı da pek seviyor. Coffee hemen salondaki yerini aldı, çocukların alçak masasıyla sehpanın altına yatıverdi. Yanında da turuncu bir oyuncak maymun. Bulmuş kızın oyuncağını, kemirme durumunda.

Hemen sorduk,

‘Coffee senin oyuncağınla oynayabilir mi?’

‘Ee-veet.’

Tamam.

Coffee oynar, çocuklar bakar, çocuklar oynar, Coffee bekler.

Öyle bir döngü.

Bir ara baktık, Coffee sehpa altından çıkmış.

Niye?

Çünkü bizim küçük prenses Coffee’nin yerinde sere serpe.

Tüylü dört bacak çıkmış, tüysüz iki bacak girmiş, hepsi küçük evlerini pek sevmiş.

Saatler ilerlemiş. Oynama, bakışma, koklaşma yerini yerde sessiz yuvarlanmalara bırakmış. Yavaş yavaş uyku saati yaklaşmış. Bir bakmışız, minik hanım yerde, tek bacak ve el Coffee’nin üstünde, yanyana uzanmışlar, herkes uykuya geçmek üzere.

Küçük hanım ve küçük bey yataklarına geçmek üzere anne-babaları tarafından götürüldüler. Bizimki ayrıldıkları noktada kırmızı gözlerle yere doğru bakarak biz de mi gidiyoruz yoksa diye hüzünlü bir bakış attı bize. Sonra kendini pffrrrr diye yere bırakıp uykuya geçti kaldığı yerden sessizce.

Çocukların sesleri içeriden bir müddet gelmeye devam etti. E Coffee’yi bırakmak istemediler ki. Coffee de zaten onların minik elleriyle okşanmaktan mayışıp gitmişti. Ayrılırken yine bunu yapalım ve ‘çocukları’ kavuşturalım dedik. Biz de eve dönüp bizim oğlanı yatırdık, horultularla uykuya daldığında mutlu huzurunu bir kere daha ayrımsadık.

Bu hikaye ne ilk ne son.

Coffee bu malum,

Çıkar-çıkmaz-çocuk-çeker.

Var mı başka örnek derseniz eğer,

Buyrun bunlara da bakın,

Kararı siz verin sevgili köpekseverler.

Neslihan Kazdal

mindmills.wordpress.com