iki köpekli hayat

Posted on 06 Ocak 2013 tarafından

6


Bir seneyi daha devirdik. Coffee’yle birlikteliğimizin ikinci yılına girmek üzereyiz. Dün gibi yakın, asır gibi uzak. O kadar yaşanmışlık birikince ikisi de aynı kapıya çıkıyor, zaman akıp gidiyor. Bir yandan Coffee ve Gandalf’ın maceraları da senesini doldurdu. Her şey dün gibi hatırımda. Görümcem 2,5 aylığına yurtdışına gidince yeğene bu süre zarfında sahip çıkmamız, Gandalf’ın mahzun bir terkedilmişlik hissiyle kapıdan girişi, evin kurallarına tezat hal tavrı, zaman içinde uyumlanması, Coffee’yle aynı yatakta yatabilecek kadar hayatımıza girmesi, Coffee’nin Gandalf’ı evin ayrılmaz bir parçası gibi kabullenmesi, her şeyini koşulsuz paylaşması, Gandalf’ı kollaması, sevmesi..

Tarih tekerrürden ibaretmiş. Gandalf bu sene de yılbaşı döneminde Coffee’yi yalnız bırakmadı, 15 gün bizde yatıdaydı. İki birbirinden farklı ama uyumlu köpeğin hayatımızın enerjisini birden nasıl değiştirip yükselttiğinden geçmiş bazı yazılarımda bahsetmiştim. Evde bir köpekle iki köpek arasında ne fark var? Sorumluluk ve yapılacaklar anlamında bence pek bir fark yok. Bir köpek için yapılması gerekenleri özümsemişseniz ikincisi ekstra bir yük değil, eş zamanlı bir rutin olabilir. Yürüyüşü, gezdirilmesi, tuvaleti, beslenmesi, sağlığı, temizlenmesi. İki köpeğin mizacı, ritmi, beklentileri birbirinden farklıysa tek köpekle iki köpek arasındaki farklılık işte orda ortaya çıkabilir.

Size köpeğimiz Coffee ve süreli, sürekli misafiri Gandalf’la ilgili gözlemlerimi bu pencereden aktarmaya çalışacağım.

Sosyalleşme

Coffee sosyal ve uyumlu bir köpek. İki köpeğin ilişkisinde en azından bir tarafın dengede olması aradaki enerjiyi ayarlamak anlamında önemli. Gandalf Coffee’yle anlaşmasına rağmen aslında çok sosyal bir köpek değil. Yabancı bir köpekle karşılaştığında tam olarak nasıl davranması gerektiğini bilemeyebiliyor, gergin durup karşısındakine dikleniyormuş hissi verebiliyor. Coffee bu tip durumlarda havadaki gerginliği sezip muhakkak duruma müdahale ediyor, havlayarak tehditi uzaklaştırıyor, Gandalf’a da etraftakilere de mesajı veriyor, yatıştırıcı görevi görüyor. İkili arasındaki ilişkinin dengesiyle diğer köpeklerle aralarındaki dengeyi bu ilişkide Coffee üstleniyor.

Sosyal Gandalf

İkisini tanıştırmamıza gelince, özellikle öyle tercih etmememize rağmen ev içinde olmuştu. Serbestçe koşturup birbirlerini koklamalarına, enerjilerini atmalarına, köşe kapmalarına izin vermiştik. Sonra ikisini yavaştan severek yakınlaştırmış, aynı anda okşayıp konuşmuş, fazla sıkmadan bırakmıştık. Günün sonunda tanışma heyecanıyla yorgun sere serpe uyuyup kalmışlardı. Evdeki sakin ve hakim enerji ikisine de geçti. Birbirlerini tehdit edip ezmeden güven duymaları için ilk adımı böyle attık.

Yürüyüş

Günlük yürüyüşlerimizi ağırlıklı şehir içinde kayışla yapıyoruz. İki köpek tek, sabit uzunlukta bir kayışa bağlı olarak yürüyoruz. Bu yürüyüşlerde birinin ötekini çekmemesi, eşit ritimde yürümesi, gerektiğinde beklemeyi bilmesi önemli. Daha büyük, uzun bacaklı, hızlı ve heyecanlı mizaçta olan Gandalf ilk ikili yürüyüşlerde çekmeye meyilli oluyor. Bu durumlarda genelde burun tasması kullanıp kısa, seri hareketlerle uyarıp bırakıyoruz, sesli komut veriyoruz. Yavaş yürü, bekle, devam gibi. Buna rağmen mahalleye sahip çıkma babında Coffee’nin de celallenip çekiştirdiği hatta koşarak yolu tırmanmak istediği oluyor. Aynı taktiği uyguluyoruz. Baktık fazla heyecan var, ikisini birden yol kenarında oturtup bekletiyoruz. Sakinleşene kadar. Sonra eş zamanlı hadi komutuyla yola devam.

Kayisla Yuruyus

Kayisla Yuruyus 2

Kayışsız olarak serbest dolaştırdığımız ormanlık alanlardaysa sınırları kısa mesafede tutmaya çalışıyoruz. Coffee bu anlamda gözümüzün içine bakıyor, bazen izinle öteye gidiyor. Gandalf’ın sınır kavramı nispeten sınırsız, meraklı da. Girip çıkmadığı, burnunu sokmadığı yer yok. Ama ok gibi fırlayıp koşmasına rağmen dönüp uzaktan bakıyor nerdeyiz diye. İki köpekle de bu irtibatta kalmak, hatta birbirlerini kollamalarını sağlamak dengeyi koruyor. Misal, ikisini çağırdık, biri gelmedi, yanımıza gelenle diğerini aramaya gidiyoruz. Hem gelene arayıp bulma görevi veriyoruz, hem de gelmeyeni uzatmadan gidip alma, olaya zamanında müdahale edip uyarma gerekliliğini yerine getiriyoruz.

Kayissiz Yuruyus

Temizlenme

Yürüyüş sonrası rutin olarak kapıdan girer girmez tasmaları açılmadan ikisini de girişte oturtuyoruz. Oturmaya meyilli değillerse o gün kayışın ucunu kapının koluna geçirip sabitliyoruz. İkisi de biliyor ki ayakları, ağızları silinecek, gerekirse tüyleri taranacak, düzeltilecek. Eğer yağmurlu bir hava varsa, çamurlandılarsa bacak ve karınlarında şöyle bir su akıtıyoruz ikisinin de. Yıkanma vakitleri geldiyse de sırayla anti-alerjik şampuanlarıyla yıkayıp havluyla kuruluyoruz. En sevdikleri aktivitelerden biri bu. Havluyla kurulanmak. Gandalf kafa atar gibi içine dalıyor, hatta havluyla bir nevi sevişip kendi kendini kurulamayı seviyor. Coffee’yse kafadan havlu altına girip duruyor böyle sabit. Hani o girdi ya altına, biz kurulayacağız artık. Coffee daha tüylü olduğu için tüylerini kendi saç kurutma makinemle kurutup demir dişli tarağıyla tarıyorum. Gandalf bu anlamda daha pratik. Karnı, patilerin arkası, kuyruk ve kulaklara şöyle bir el attık mı kuruyuveriyor nerdeyse.

Havluyla Kurulanma

Bir de salya meselesi var. Coffee pek salyalı bir köpek değil, Gandalf salya namına oldukça bereketli. Çoğu zaman beraber yürürken Gandalf’ın salyaları Coffee’nin kafasında bitiveriyor. Doğal silinme yöntemi! Evde bu salya olayına zamanında müdahale etmezsek Gandalf ağzını her türlü koltuk, sandalye, halıya sürte sürte silmeye bayılıyor. Tabi ben de! O yüzden yürüyüş (veya yemek sonrası) hemen salyaları silinip kurulanıyor. Oldu da yine oraya buraya sürtmek istedi, hemen hayır komutuyla yer değiştirtiliyor. Yemek sonrası ağızlarının silineceğini biliyorlar misal. Mutfak kapısına doğru gidip bekliyorlar, içerden kağıt havluyla çıkıp ikisini de sırayla kuruluyorum çünkü.

Beslenme

Yemek saati iki köpeğin ilişkisini dengede tutmak anlamında en dikkat edilmesi gereken zamanlardan. O kadar uyumlu, olgun diye anlattığım Coffee yemek saati geldi mi bambaşka bir karaktere bürünebiliyor. Ne de olsa sokaklara düşmüş bir barınak köpeği, malına sahip çıkma konusunda dişlerini gösteriyor. Gandalf varken yemeğini nefes almadan ham hum şaralop yutabiliyor ve Gandalf’ınkinin bitmesi için nöbete geçiyor ki ondan arta kalanları tırtıklasın, kabını yalasın. Gandalf yemek konusunda daha seçici, bazen de mızmız. Onun hırsızlık yaptığına bakmamak lazım, tamamıyla ilgi isteğinden. Yemeğine sahip çıkma konusunda Coffee gibi değildi. Coffee napıp edip yeğen mamasını yerken ordan girip burdan çıkarak onu ürkütüp kendisi Gandalf’ın mamasına çöreklenmeyi beceriyordu. Geçen sene mamalarını sırayla aynı kaptan verirken bu sene özellikle eş zamanlı, ayrı kaplarda, aynı odada, ama ayrı köşelerde vermeye başladık. Tabi gözetim altında tuttuk. Coffee’nin mama konusundaki baskın, Gandalf’ın ürkek ve seçici tavrını bildiğimizden ikisini pek boş bırakmadık, mamalarını yerken gidip kontrollerimizi yaptık. Süreklilik ve istikrarla hizaya girdiler. Gandalf şimdi ara ara kendi yemeğine sahip çıkma konusunda Coffee müdahale ederse sesini çıkarıyor, hatta kabında pek birşey bırakmayacak şekilde silip süpürüyor, içini dışını altını bile yalıyor.

Oyun

Yemek sonrası karınları doymuş iki oğlanın keyfi yerine gelmiş oluyor. Çoğunlukla hadi oynayalım saati başlıyor. Bu Coffee için değişmez bir kaide. Koşarak ağzında peluş oyuncaklarından biriyle gelip etrafımızda tatlı hırhırlarla tur atıyor, gel de çek hadi oynayalım mesajları veriyor. Gandalf pek oyuncu değil sanıyorduk, yanılmışız. Asıl oyuncu oymuş! Oğlanın tek bir oyuncağa merakı varmış. Tenis topu. Geçen sene bunu keşfedince koskoca Setter’in evde nasıl ordan oraya koştuğunu, gelip o topu sırtımızda yuvarlayıp, kucağımıza atıp burnuyla hadi tut, at diye bizi oyuna sürüklediğini gözlemledik. Biri topçu, biri peluşçu. Bunları birlikte oynattırmanın bir yolu olmalı deyip Coffee’nin ağzındaki peluşu çekerken Gandalf’ı yanaştırıp oyuncağı sallayarak ona da tutturduk bir gün. Gandalf yine ürkek, Coffee baskın, ama ikisi de işin doğasını kavradılar. Çekiştirerek oynamaya başladılar. Hatta Gandalf da hafif hırmır etmeye başladı, bizden aferinleri kaptı. Coffee’nin postayı koyup oyunu bozmasıyla tamam bugünlük bu kadar deyip ikisini de yere yatırdık, sevip okşadık, sakinleştirdik. Bazen küçük ödül kurabiyeleriyle aferini hakettiklerini belgeledik. Bu tip akşam oyunlarını ara ara ikisine de hatırlatıp enerjilerini dengeledik.

Top Oyun

Yer

Evde köpeğe yatacağı yeri göstermek gerekiyor. Sahipleneceği, sadece ona ait olduğunu bileceği bir alana ihtiyacı oluyor. Geçen sene Gandalf bizde daha uzun kalmasına rağmen Coffee’nin yatağında da yatıyordu, kendisi için koyduğumuz şiltelerde de. Geçici olma hissiydi sanırım. Bu sene yine Coffee’nin yatağının yanına Gandalf’ın kendi havlusuna sardığımız yatağını yerleştirdik. Alternatif olarak da salona ikisinin yanyana yatabileceği iki küçük şilte attık. Bu şilteleri Coffee de çok özlemiş, hemen kıvrılıverdi birine. Gandalf salondaki şiltelerden zaten memnun, yanımızda ne de olsa. Sıkıldığındaysa içeri gidip sadece kendi yatağında yattı bu sefer.

Bir de bizim oturduğumuz yerlere çıkma meselesi var. Bizim evde koltuğa yatağa çıkılmıyor, yasak. Gandalf’ın bu kurallara uyması gerekiyor. Kendi evinde kanepeye, yatağa çıkmaya alışık olduğundan arada yaptığı kaçamakları oluyor. Genelde gece uyurken salona gidip kanepeye kıvrıldığını kanepe üstündeki kızıl tüylerinden anlıyorduk. Biz de önlemimizi alıp sadece onların yattığı holü ve bizim yatak odasının kapısını açık bırakacak şekilde bir düzen getirdik. İsteyen geldi odamızda yerde halıda yattı, isteyen kendi yatağında. Başlarda Gandalf sabahları mızırdandı, içeri gitmek istedi, ama kurallarda ısrar edince kesti, yatağını ve yerini kabul etti.

Siltede Uyku

Sevgi

Bütün kurallar, görevler ve sorumlulukların yanında sanırım günün sonunda eşit sevgi ve ilgi göstermek vazgeçilmez, olmazsa olmaz. Gandalf evimizin sabit köpeği olmamasına rağmen her geldiğinde Coffee’den aşağı kalır bir ilgi görmüyor. Aksine arada Coffee adına üzüldüğüm oluyor çünkü Gandalf napıp edip burnunu sokmasını, sevgisini zorla isteyip almasını, kendini sevdirmesini biliyor. Coffee’yse bir bakıyorsunuz uzak bir köşede iki patisiyle kafasını sıkıştırıp gel beni sev diye yerde debeleniyor. Baktı ki gören yok, Gandalf da tam gaz tacizde, o zaman gelip Gandalf’ın altından girip öne geçiyor, hakkını almasını biliyor. Bizse mümkün olduğunca ikisine eşit mesafede durarak, bazen eşimle paylaşarak, bazen birimiz ikisini birden yamacımıza alarak aynı yaklaşım, şefkat ve enerjiyle ikisine birden eğiliyoruz, sevgimizi böyle ifade ediyoruz.

Coffee Sevgi

Gandalf Sevgi

Bütün bu uzun ve karşılaştırmalı tabloda anlatmaya çalıştığım aslında bir köpekten iki köpeğe geçişte ikisine de eşit muamele, eşit disiplin, eşit sevgi göstermenin gerekliliği. Mizaçlar, tipler, tarzlar birbirinden ne kadar farklı olursa olsun köpeklerin sahipleri olarak bizlerin iki köpeği birbiriyle anlaşabilecek şekilde dengeleme, eğitme ve tabi sevgi gösterme konusunda üstümüze çok şey düşüyor.

Geçici ama sürekli misafirimiz Gandalf evimize girip çıkarken uzun vadede Coffee’ye kalıcı bir kardeş, arkadaş konusunu da değerlendiriyoruz. Şimdilik bu bir düşünce balonu, ama üstünde ciddi olarak durmaya değer.

Evde bir köpek varken ikinci bir köpek getirme konusuyla ilgili daha fazla bilgilenmek isteyenleri daha önce burada yayınlanan ‘eve ikinci bir köpek getirmek‘ yazısına bakmaya davet ediyorum. Sözlerimi de iki olsun, tek olsun, rakamlarından bağımsız, iyi ki köpeklerimiz var, iyi ki onların insanlarıyız diyerek bitirmek istiyorum.

Coffee ve Gandalf’a özel başka maceraları merak edenler aşağıdaki yazılarıma da bakabilirler.

Mahzun abi empatik bey

Günün sürprizi Gandalf

Haftasonu yazısı

Köpeğime duygusal bir yazı numero 2

Köpeğime özlem 

Neslihan

mindmills.wordpress.com