mahzun abi, empatik bey

Posted on 20 Ağustos 2012 tarafından

2


Perşembe akşamı Gandalf bize geldi bayramı geçirmek üzere. Daha doğrusu gelmiş, ben dışardaydım. Eve dönünce beni karşıladı. Bir baktım iki ön pati çoraplı ve bağlı. Bizim küçük at sanki toynaklı.

  • A aaa, noldu buna?

Narin beyin ön iki patisinin altı soyulmuş fazla koşturmaktan. Batticon ve Teramisin tedavisinde. Üstüne basmasın diye pansumanlı çoraplar içinde. Ben içeri girince bir tezahürat yapıldı yapılmasına, ama pek neşemiz yok. Nerdeyse bunalımdayız sözüm ona. Sokak kapısına dayalı yattı, sonra da ordan bir yere kalkmadı.

Yatma vakti gelince herkesi kendi yatağına yatmaya çağırdık. Gandalf’ın yatağını çıkarıp kendi havlusunu sermiş, hazırlamıştık. Çağırdık çağırmasına, ama gelen giden yok. Gandalf hala sokak kapısına dayanmış yatıyor. Peki dedik, yaralı ne de olsa, üstelemeyelim. İçeri geçmemizle Coffee yerine geçti, Gandalf da salondaki halı üstüne terfi etti, ama yanımıza gelmedi.

Ertesi sabah yürüyüşe çıkacağız. Coffee’yle ikisi kapıda hazır ve nazır. Hah dedim, bunalımı atlattık galiba. Erken davranmışım yorum yapmakta. Bir heyecan dışarı çıktık, ama Gandalf seke seke çaydan geçme modeli. Birkaç adımda bir duruyor, belli ki ayakları acıyor, bekleyin biraz, yürüyemiyorum mesajı veriyor. Bakışlar mahzun ki ne mahzun. Coffee başta bir heyecan tasmayı çekerken Gandalf’ın ritminin düşmesiyle yavaşladı, acı çeken bünyeyi anladı. Her zaman 5 dakikada çıktığımız bayıra ağır ağır, dinlene dinlene çıktık. Bayırda Coffee’yi saldım, Gandalf’ın hassas ayaklarını korumak maksadıyla tasmalı tuttum. Hoş, zaten bir yere gidebilecek durumu yoktu. Bayırın aşağısına ulaşıncaya kadar çıkmaz sokaktaki çakıl taşlara pek basamadı. Bulduğu ilk çalılığın altına kıvrılıp tuvaletini yaptı ve bana ne zaman dönüyoruz diye bakmaya başladı. Coffee’yse serbest olmasına rağmen tuvaletini yapıp koşarak yanımıza geldi. Bildi ki Gandalf rahatsız, fazla duramayacağız, hiçbir komut almadan, sorgulamadan dönüş moduna geçti. İşte empatinin bu düzlemdeki ifadesi. Bu ikisinin birbirlerini anlamasının bendeki yansımasıysa hayranlık ötesi.

Eve yine ağır ağır, dura dura döndük. Döner dönmez Gandalf’ın pembeleşmiş patilerini sildik, temizledik. Pansumanını yaptık. Çorapları geçirip kendi haline bıraktık. Bir müddet sonra Bey hem ilgi hem kontrol amaçlı Gandalf’a yanaştı. Mahzun Abi hala kapı kenarında sessizce yatıp uyuklamaktaydı. Çoraplardan birini çıkarırken Gandalf’ın hafif canı yandı ve ‘iyk!’ etti. Sen misin? Coffee içerden uçarak geldi, uçarak! Kendisi bir Springer, dört ayak uçarak koşuyor dağda bayırda, ama evdeki koridorda, belki de ilk defa.

Empatik Bey Coffee, Gandalf’ın yanında anında bitti. Hemen gidip Gandalf’ı burnuyla öptü, kokladı kokladı kokladı. Coffee’nin kuyruk dimdik havada, sallanma durumunda. Gandalf’ın kuyruk hafiften başladı yere vurmaya. A aa, Gandalf hayat belirtisi verdi sonunda!

İkisini beraber sevdik, okşadık. Gandalf’la konuşurken Coffee’yi aferinledik. Coffee bununla yetinmedi, ne yaptı etti, sırtını sıfıra sıfır sokak kapısına yapıştırmış Gandalf’ın arkasına sokuldu da sokuldu, burnunu araya yerleştirip arkasına yattı. Temas ve ilgi isteyen Gandalf’ı yalnız bırakmadı. Mahzun Abi’yle Empatik Bey derin ve içli bir nefes verdiler eş zamanlı, bir müddet kapıda uyukladılar birbirlerine dayalı. Bize de yine yaşattılar duygulu, hisli anları.

Bayram için ormana gelmemiz itibarıyla sanki bütün yaralar iyileşti, bunalımlar bitti.

Birden ve hepten havamız değişti.

Dağın havası, güneşin sıcağı, derenin suyu, ormanın toprağı.

Doğa mucizesi köpeklere ve insanlarına şifasını anında dağıttı.

İyi Bayramlar…

Neslihan

mindmills.wordpress.com