günün sürprizi Gandalf

Posted on 07 Haziran 2012 tarafından

9


Seyahate giderken arkamda kıştan kalma duygusal bir yazı bırakmıştım, Coffee’nin kuzeni Gandalf’ın bizde 2,5 ay kaldığı döneme dair. Bir tane de dönünce. Bir şekilde mesaj göndermişim herhalde, günün sürprizi pat diye çıkageldi!

2 gündür benim Bey ve Coffee yoklar, ormanda baba oğul keyif yapmaktalar. Ben de evde biraz buruk ve yalnız, şehirde biraz özgür ve bekar, tekilliğin tadını çıkarıyorum. Dün görümcem aradı, Perşembe günü itibarıyla birkaç gün Gandalf’a bakabilir miyiz diye sordu. Seve seve dedim. Şehir büyük. Bizler de uzak köşelerinde oturuyoruz. Planım gün içinde gidip küçük atı almak.

Akşamsa konsere biletim vardı. Çıkışta telefonum çaldı, baktım görümce.

  • Evde misiniz? Gandalf’ı getirdim, sizin ordayım.
  • Hay allah, daha konserden yeni çıktım, 1 saat yolum var. Mümkünse biraz takıl bizim oralarda, geliyorum.

Tabi 1 saat az süre değil. Napsam acaba derken görümcenin aklına bizim evin anahtarının onda da olduğu gelmiş, aradı, söyledi. Küçük bir iki talimat verdim.

  • Coffee’nin salondaki şiltesini koy, yatak odasının kapısını kapa, bırak oğlanı eve, ben gidiyorum şimdi.

Yemesinde, içmesinde, yemek öğünlerinde bir değişiklik olup olmadığını sordum. Bizde kalmaya başladığı dönemde önceleri günde 2 öğün yemek veriyorduk, bir sabah bir akşam. Baktık mızırdanıyor, yemek bırakıyor, veterinerine sorduk. Günde bir öğüne çevirip deneyin dedi. Hakikaten de işe yaramıştı. Coffee zaten sadece akşam bir öğün yiyordu. Aynı düzene girince ikisi de her gün sırayla hapur hupur mamaları bir güzel götürür oldular. O dönem Coffee de Gandalf da kilo aldılar, sağlıklandılar, tüyleri parladı.

Şimdi yine günde 2 öğün yiyormuş, ama biraz yememe, yemeğini bırakma durumu varmış. İyi dedim, gözlemleyerek bakarım durumuna.

Bir de yemek dışında evde yalnız kaldığında mızırdanıp mıyık muyuk ağlıyormuş ara ara. Dün evde bütün gün yalnız kalınca epey ses yapmış herhalde, apartmandan komşular görümceyi aramışlar sizinki vıyırdanıyor diye.

Bunlar kafamda eve süratlı olmasa da seri bir şekilde sürdüm arabayı. Park ettim, apartmana yürüyorum. Bir yandan parmak uçlarıma basarak gidiyorum ki bir ses, ağlama, uluma var mı duyayım bizimki geldiğimi anlamadan.

Kapıya kadar gittim, baktım ses yok, asayiş berkemal. Anahtarı kapıya sokmamla içerde tırnak seslerini parkede duydum. Küçük at kapı önüne geldi, beni bekliyor. Kapıyı açmamla bir heyecan silsilesi, bir ağlamaklı sesli sevinç gösterileri. O kuyruk, o kafa, o toto, her biri ayrı titremekte, silkinmekte. İki ayak üstüne çıkıp hoplamalar başlayınca ‘hayır, otur bakalım’ dedim.

Hemen komutu aldı, pat oturdu.

Küçük balet.

Gandalf’ın o kadar zarif bir oturuşu var ki. Uzun bacaklar, zarif gövde. Yukardaki resimde biraz kendini belli etmekte. Hım, kendisini tanıtmadım tabi. Gandalf bir Irish Setter. Coffee’nin gerçekten de uzun boylu kuzeni. Coffee ise bastı bacak English Springer Spaniel. Yanyana birbirlerine çok yakışıyorlar, aynı familyadan gibi duruyorlar, ama oldukça farklılar.

Neyse, ne diyordum, küçük at, küçük balet.

Oturdu oturmasına, ama o toto yerde heyecanla sevmemi beklemekte. Onun sakinleşmesi için ben de girişteki sandalyeye oturdum. Konuştum.

  • Gandalf oğlum nasılsın? Gel bakalım. Özledin mi beni, bizi, bu evi?

Gandalf ikiletmedi. Geldi, kafasını koydu dizlerimin arasına. Öyle duruyor. Kuyruk sallanıyor, sallanıyor, sallanıyor. Sonra kafayı kaldırdı, baktı bana.

  • Canım benim, özlemişiz di mi birbirimizi?

Çenemin altına atılan iki küçük dil.

  • Hmmm, evet evet, ben de seni çok özledim. İyi ki geldin. Bak bu akşam Coffee de yok. Bütün ev, oyuncaklar, kemikler, şilteler, yer yatakları senin.

Kulağımda ıslak bir burun. Bir koklama, iki koklama, iki küçük dil daha. Göz göze diz dize bir durum.

Duygularını bu kadar açıkça ifade eden, sevgiyi böyle büyük gösterip almasını bilen bir küçük ata karşı ben de pek kifayetsiz kalamadım. Bir tuhaf oldum. Belki de yeni duygusal yazı zamanım gelmişti, kimbilir?

Yere uzandım, yanıma çağırdım. Hemen geldi, kafayı kolumun altına soktu. Birkaç huurrr, gurrr sesleriyle sağa sola yattı, bana bakışlar attı, mahzunlaştı. Çünkü göz kapıda. Acaba dışarı çıkacak mıyız? Gidecek miyiz? Sahibesi veya başkası gelecek mi?

Yerde bir müddet özlem giderdikten sonra ben kalkıp koltuğa geçtim. Bu kapıda kaldı.

Miyy, muyy, gırr, gurrr.

Eyvah dedim, ağlayacak galiba.

  • Gandalf, gel buraya, geç yerine.

Hemen bizdeyken yattığı şilteye geçti. Her şeyi hatırlıyor, düzenini, yerini.

Balkon kapısını açtım, dışarı çıktı, her yeri kokladı, kafasını balkon camına dayayıp bir süre dışarıyı seyretti. Gandalf romantik bir köpek işte, manzaraya dalıp gidiyor böyle.

Baktım yine hüzünleniyor, çağırdım.

  • Gel bakalım, gel yanıma, yat yere.

Koltukla sehpa arasına geldi, aramıza girdi, yere yattı. Koltuktan okşamaya başladım. Beş dakika sonra laptopu kucağıma almam ve okşamayı bırakmamla ‘mıyyy’ diye bir ses ve kafa yukarda kucağımda, ‘durma, sev, sev’ mesajı.

Mesaj alındı. Bir müddet daha devam ettim. Hafiften gözleri kapandı, sakinledi.

Sonra kalktı şilteye geçti. Şiltede kalktı, Coffee’yi kokladı, tekrar oturdu. Kaşındı kaşındı kaşındı. Kalktı, şiltenin üstünde 360 derece döndü, bir daha döndü, bir daha döndü. Tam açısını buldu, paldır küldür kendini bıraktı, kıvrılıp yattı.

İçeri gidip geldim, halıya terfi etmiş. Nefesi sakin, horultuya geçmiş.

Gecenin sürprizi Gandalf dün gece bana cikletten çıkan en güzel hediyeydi.

Bugünse Gandalf’a sürpriz ormandan eve dönecek olan Coffee..

Neslihan

mindmills.wordpress.com