gezdirmek ya da gezdirmemek!

Posted on 19 Temmuz 2012 tarafından

4


İşte bütün mesele bu!

Tüm köpek sahiplerinin, en azından benim tanıdıklarımın, en büyük keyfi ve sorunu köpeciklerini yoğun bir iş gününün ardından ya da insanın yataktan kalkasının gelmediği bir sabahın köründe gezdirmektir!

Günlerden Cumartesidir. Sinsice sızılan odada bir sen bir o vardır. Yastığa daha sıkı sarılırsın senin uyuduğunu sansın diye. Oysa ki o senin nefes alışından bilir; derin uykuda mısın, uyanmak üzere misin.

Önce gelip sinsi bir koklama! Aslında koklarmış gibi yapmak ama, hadi neyse koklama diyelim buna.  Tepki gelmezse, ıslak burunla, yüz ve çevresine, dürtme cüretinde olmayan, minik minik dokunuşlar. (Bizim kız biraz kibarlıktan uzak. Eğer çok sıkışmışsa gelip dürtebiliyor…)

Cık! Hala tepki yok!

En vurucu silah “dili” kullanmanın zamanı gittikçe yaklaşıyor. Minik dokunuşlara tepki gelmezse başvurulacak son çare. Veee işte dayanılmaz son: çeneden başlamak suretiyle alına kadar devam eden kısa bir yalayarak uyandırma girişimi daha başarıyla sonuçlandı.

Dilin de işe yaramadığı zamanlardaysa yatak odasında yere uzanarak hafif iç geçirmeler ve vızıklamalarla “hadi amaaa be anacım!” (sanırım böyle diyordur içinden) cümlelerini köpekçe kuruyor bizim Maya. Bu yatak dibi vızıldamalarda temel kural, “asla yüzüne bakma! Daha acıklı oluyor o zaman!”.

Yoğun bir iş gününün ardından eve koşarak gitmemin tek sebebi Maya!

Geliniz de inanınız cümleye. Perişanlığa yakın bir yorgunlukla eve giderken aklımdaki tek soru genellikle “nasıl gezdireceğim şimdi ben bu iti?” oluyor.

Eve giriş. Sevgi gösterileri, aman da bir çığlıklar, haykırışlar! Demem gerekirdi eğer normal bir köpekten bahsediyor olsaydık. Hanımefendi güzellik uykusundan kalkmış iseler kapıda karşılarlar beni. Yok, eğer uyku devam ediyor ise ben yatağına kadar giderim. Yattığı yerden kuyruk selamını verir. Sonra sırnaşma ve mayışma gösterileri ile bir gerinme seremonisi.

Maya’nın yatağı güzel. Benim bünye pert. “Biraz geç çıkalım mı kızım bu akşam?” sorusuna her zamanki gibi “HAAAYIIIRRRR!!!” yanıtını alırım. Sorumu sorduktan sonra önce gerinir bir güzel, sonra esnermiş gibi yapıp arada bir çığlık patlatır. Sonra da kendini duvara yaslamak suretiyle koridordan doğrudan sokak kapısının önüne geçiş ve kapı üzerinde duran anahtara bir burun darbesi ile tamamlanır “HAYIR!” deme süreci.

Gel de gezdirme kardeşim! Tasma alınır ele, ayakkabılar giyilir ki en uyuz kısım budur. Eve gelip o ayakkabıları bir an önce çıkarmak üzerine kurulu bir hayal dünyası vardır birçok çalışan kadında.

Eve gelmeden önce gezdirme planlarını yapıyorum tabii ki. Yeşil çayırlara doğru mu açılsak, mahallede gece gezmiş olan sokak köpeklerinin izini mi sürsek? Bu sorunun yanıtı daha çok eve girdiğimdeki yorgunluk ve motivasyon dereceme göre netleşir. Mahallede iz süreceksek gece tekrar çıkılacak demektir bu. Bizim danacık enerjisini atamadığı için gece apartman bahçesine gizlice sızılarak tepişilecektir!

Velhasıl kelam “gezdirmek ya da gezdirmemek! İşte bütün mesele bu” demeyi isterdim! İnsanı olduğum Maya ile asıl meselemiz, gezdirmeleri hem onun hem de benim için zevkli hale getirmek.

DamlaMaya