köpeğimle yürüyüşler

Posted on 30 Mart 2012 tarafından

10


Dost’la yürüyüşlerin bağımlısıyım. Her ne kadar bir çiftlikte yaşıyor olsak ve köpeğimiz serbestçe etrafta dolanıyor olsa da, Dost’un bizimle uzun yürüyüşlere ihtiyacı var.

Yürüyüşler fiziksel ve zihinsel egzersiz imkanı sağlıyor. Enerjisini bu şekilde atması, sıkıntı ile çiftlik içinde inekleri, tavukları kovalamasını, etraftan ayakkabı kapmasını engelliyor.

Bunların yanında, yürüyüşlerin bir anlamı daha var – ki bence bu en önemlisi: köpek ve insanı arasındaki bağı güçlendirmek ve taze tutmak. Yürüyüşler sırasında köpeği ve insanı arasındaki görünmez bağ görünür oluyor. Özellikle de doğada tasmasız yürüyüşlerde. Ilginçtir, bana göre tasma bağı olmayan köpek, insanına daha sıkı “bağlı” oluyor.

Köpeklere fısıldayan adam, Cesar Millan‘ın yürüyüşe verdiği önemi bilirsiniz. Cesar’ın neredeyse her davranış sorununa önce tasmalı bir yürüyüş önermesi dikkatimi çeker. Cesar bu yürüyüşlerde insanın liderliği ele geçirmesini salık verir: Köpek insanının yanında veya gerisinden gelmelidir.

İki noktada bizim uygulamamız Cesar’ınkinden farklı: İlki biz genelde tasmasız çıkıyoruz yollara. Köy yeri burası, tasmayı ne insan bilir, ne de köpekleri. Dost’un da bir itibarı var yani.

İkinci olarak, yürüyüşlerde Dost önde gidendir. Evet, bu da Cesar’dan ayrıldığımız ikinci nokta: Dost önde, ben arkada. Bisikletli olduğum zamanlar, Dost’a yetişebiliyorum, ancak yarış değil ya bu. Amaç keyif almak.

Benim Dost’la tecrübeme göre, yürüyüş sırasında kimin önde olduğunun önemi yok. Kesin olarak ‘izleyen’ o ve ‘izlenen’ -yani ‘yürüyüşün başı’ – benim. Bir yola saparsam izler, durursam bekler, dönersem veya ıslık çalarsam gelir.

Bu uyumu sağlamak için ne mi yaptım? Sanırım sadece ona güven ve saygı duydum. Onun benim kararlarıma duyduğu saygı kadar, ben de onun ihtiyaçlarına saygı duyuyorum. İçsel anlaşmamız böyle. Etrafı koklamak mı istiyor, tamam; bir köpek arkadaşıyla oyuna mı dalacak, tamam; yüzmek mi istiyor, tamam… Bunlar onun doğal ihtiyaçları.

Ah, herşey toz pembe değil elbet! Yürüşlerimiz sırasında bazen komşuların tavukları, koyunları, inekleri Dost’un oyun hedefleri olabiliyor. Riskli bir bölgeye geldiğimizde, yapmaya çalıştığım iki şey var: ilki heyecanlanmadan sakin kalmak ve olacaklara davetiye çıkarmamak. İkincisi onun vücut dili ve yüzünü okumaya çalışmak. Kulaklar öne döner, ağız kapanır, yürüyüş yavaşlar ve gözler hedefe kilitlenirse, az sonra olabileceklerin sorumlusu Dost değil, benim. Yapmam gereken Dost’un dikkatini başka birşeye yönlendirmek: “Hayır oğlum! Bırak!” ve yürüyüşe davet ederim. Heyecanın devam ettiğini farkedersem, sakin ve güvenli bir şekilde Dost’a yaklaşır ve tasmasını takarım. Oradan yan yana sakince geçeriz. Eğer bisikletli isem, tasma takamam ama o bölgeden son sürat geçerim ve o da beni takip etmek zorunda kalır ve risk arkada kalır 🙂

Bazı günler hiç yürüyesim olmadığında – özellikle de kışın – kendimi müzikle canlandırma yolunu deniyorum… Kulağım müzikte, gözüm Dost’ta yürüyoruz. Kimse görmeden dans temposunda hoplaya zıplaya yürüyoruz Dost’la. Yürüyüşlerde insanının enerjisinin köpek için önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden müzik bazen kaçınılmaz.

Bu bahar döneminde köpeğinizle keyifli yürüyüşler dilerim. Bol bol doğaya atın kendinizi. Uzun uzun yürüyün, koşun, bisiklete binin, yüzün, oynayın. Yaşasın bahar geliyor…

Zeynep Bilgi