sağlıklı yavru köpek seçimi

Posted on 30 Ağustos 2012 tarafından

0


İki köpeğim oldu. İkisi de Efe.

İlk yavrumuz cılız, biraz ürkek, kanlı ishal geçirmiş, muhtemelen pek çok antibiyotik yutmuş, aşıları sektirilmeden yapılmış çok uysal 3 aylık bir erkek Alman Kurdu yavrusuydu. Gazeteden yurt dışından sertifikalı köpek getiren birisi ile iletişim kurmuş ve yavruyu kardeşleri arasından seçip almıştık. Nasıl yavru seçilir bilmek bir yana, hastalığı atlatmış ne güzel diye sevinmiştik. Sonrasında kısa yaşamında ishal tekrar etmiş, 17 iğne yemiş, antibiyotik tekrar almış, iğne bölgesinde ceviz kadar apse olmuş, besin alerjisi sanılan vücutta kabuklanma ve kaşıntı görülmüş, kortizonlu kremler kullanılmış, alerji bastırılmış, kuru mama değiştirilmiş, anestezi verilerek kalça röntgeni çekilmiş, kalça displazisi başlangıcı teşhis edilmiş, üreme organında şişkinlikler yaşamış, çeşitli pomatlar ve tekrar antibiyotikler almış, bu esnada standart aşılarını ve kist iğnelerini olmuştu. Minicik bir hayvana bu kadar müdahaleyi yapan veteriner de hiç renk vermediği için ben saf saf durumunu normal sanıyordum. 6 aylıkken de hastaneye yatırdığımız Efe’mde kalbin hızlı atması, hızlı soluk alıp verme, karın boşseluğunda kanlı ödem, kabızlık, bir haftalık iştahsızlık, başını öne eğerek oturma eğilimi vardı. Karından çekilen litrelerce ödem devamlı yeniliyordu. Çok üzücü bu hikayenin sonunda Efe 20 gün kaldığı klinikte vefat etti. Veterinerler ölüm sebebini kalp büyümesi olarak teşhis ettiler. Bizimle 3 aylık ömrünü paylaşıp kalbimize işleyen bu yavru ailemizi tümden duygusal olarak sarstı.

Tüm bu üzücü olayların en baştan yanlış başlama ile tetiklendiğini düşünüyorum. Yurtdışı yavruları gelirken çok hastalanıyorlar, hasta hasta aşı oluyorlar, üstüne antibiyotik yiyorlar, zaten besin değeri tartışmalı kuru mamalar ile besleniyorlar.

İlk köpeğimi 6 aylık bir yavruyken kaybedince ikinci bir köpeğe ailecek hazır hissetmemiz bir yılımızı aldı. Bu zaman içinde nasıl en iyi seçimi yaparım araştırdım.

Bir yavru köpek edinme aşamasında iseniz, bulduğum şu kriterler size de yardımcı olabilir:

1. Yavrunun hastalık geçmişi: Yavru köpek daha öncesinde herhangi bir köpek hastalığı geçirmemiş olmalı. Eğer bizim ilk yavru gibi kanlı ishal geçirmiş ve tedavi olmuşsa bunu bilerek alın. Bağışıklığı zayıf ve pek çok antibiyotik yemiş, baştan sağlığı içten çökertilmiş olabilir, olası yan etki hastalıklarına karşı maddi manevi hazır olunmalı.

2. Sosyal iletişim geçmişi: Sosyal eğitim alması açısından en az 4 ay anne ile kalmış ve anne sütü emmiş olmalı (Anne köpekler ufak ısırıklarla yavrularına sosyal ve bedensel iletişimi öğretirler). Çocuklar, diğer hayvanlar ve insanlarla bu süre zarfında olumlu etkileşimler yaşamış olmalı. Ses/ışık/cisimler/hareket konusunda korkutucu deneyimler yaşamamış olmalı, olumsuz deneyimleri var mı diye sorunuz.

yavru köpeğim Efe3. Toptancılara güvenmeyin: Köpeğin anne ve babası bizzat görülmeli, varsa geçirdikleri ciddi hastalıklar bilinmeli (sağlıklı olmalılar, kalça displazisi vb. genetik sorunlar yaşamamış olmalılar). Hayvan satan toptancılardan kaçınınız. Hayvan fuarı organizasyonu deneyimlerimde Eminönü’nde bizzat torba çantalar içinde istiflenip getirilmiş minik yavrular görmüştüm.

4. İlaç ve aşı kullanımı: Bağışıklığına ilaç, antibiyotik, pire damlası, aşı vb. ile kimyasal müdahale yapılmamış olması önemli. Melez ırklar anne babadan her iki ırkın olumlu özelliklerini alabildiği için genelde daha sağlıklı oluyor. Bağışıklığı doğal yollardan desteklenmeli.

5. Beslenmesi: Doğumdan itibaren anne sütü ve sonrasında çiğ beslenme olmalı. Etobur hayvanlar için en iyisinin yine et ve kemik olduğunu söyleyen pek çok yabancı veteriner hekim var. Kuru mama yemiş bile olsa damağı halen çiğ besinleri tercih edebilir. Kuru mamayı vitaminli bebek bisküvisi gibi düşünebilirsiniz, içeriğindeki kimyasallar ve katkılardan dolayı bebeklerin yeni gelişen sindirim sistemini ve bağışıklığını zorlar. Her canlı kendi bedenine uygun beslenmelidir. Etobursa et, otobursa ot, tahıl sindirime uygun değildir!

6. Cinsi ve seceresi: Yavrunun seceresi yarışmalara girmeyecekseniz pek önemli değil, ancak yavrunun anne ve babasını göremeyenler için -sahte değilse- sağlık açısından bir fikir verebilir. Cins seçimindecinsin sportif, beslenme, cüsse, eğitim, sağlık özellikleri ve ihtiyaçları kendi hayatınızla uyulu mu bakın. Örneğin enerjisi yüksek olan, günde birkaç saat serbest alanda koşmaya ihtiyaç duyan bir köpek küçük evler ve dolaştırmaya zamanı olmayanlar için uygun değildir. Büyük ırklar çok yerken küçük ırklar az yer: beslenme masrafları daha azdır.

7. Barınaklardan sahiplenme: Barınaklardan büyük ve yavru köpek sahiplenirken köpeğin geçmişi hakkında elde edebileceğiniz tüm bilgileri sorun. Köpeği aldıktan sonra bazı rehabilitasyon ve beslenme aşamalarından geçirmeniz gerekebilir. Hayvanın ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamayacağınızı düşünerek sahiplenin. Bazen barınak köpekleri yavrulardan çok daha kolay aileye adapte olabiliyorlar. Pek çoğu da zaten ilgi ve sevgiye muhtaç olduklarından harika sorunsuz arkadaşlar oluyorlar.

8. Sahiplenmeden önce iyi bir kaynak kitap edinin. Köpek veya herhangi bir hayvan edinmeden önce cinsleri, bakımı, eğitimi, sağlığı, beslenmesi, hastalıkları konusunda detaylı bilgi veren bir kitap edinin, okuyun sonra sahiplenin.

efeİkinci yavrumuzda ilk üç maddeyi tutturdum, ayrıca harika kitaplarım vardı. Az veya hiç aşı uygulanmaması ve çiğ beslenme de umarım Türkiye’deki yetiştiricilerin de zamanla önem verdiği maddeler arasında yer alır.

İkinci köpeğimi istemesem de yaşam şartlarımızdan dolayı kuru mama, meyve ve çiğ kemikle besledim. Kedilerimde ise tamamen çiğ beslenmeye geçebildim. Hiç ciddi bir hastalık geçirmeyen ikinci kurt köpeğim Efe üzüntüden ölmeseydi 10-15 yaşını da rahat rahat aşacaktı.

10 senelik hayat paylaşımımız sonunda ikinci köpeğim Efe gideli birkaç ay oluyor. Farkettim ki hayatımdaki doğal yaşam araştırmalarımın başı Efe’lerim, hem de ikisi birden.

Büyümesini görmek için günleri saydığım Efe’yi en iyi nasıl beslerim, en iyi nasıl eğitirim diye araştırırken pozitif eğitimi bulmuştum. Daha ileri gidip şampiyon koruma ve hizmet köpekleri yetiştirenLeerburg Kennels’ın köpeklerinin çiğ et yiyip   aşı olmadıklarını, homeopati ile tedavi edildiklerini öğrenmiştim.

Efelerim ve sonradan edindiğim kedilerimdeki aşı sonrası tümör oluşumu reaksiyonları beni hep ‘acaba bunlar gerekli mi’ diye düşünmeye itmişti. Türkçe doğal bakım konuları ile ilgili hiçbir kaynak bulamamış, kendi veteriner hekimlerimiz ile fikir ayrılığına düşmüştüm. Yabancı kaynaklı veteriner hekimler tarafından yazılmış doğal bakım kitaplarının büyüsüne kapılmış, hızla bu konularda bashico’da Türkçe bloglar yazmaya başlamıştım. Yıllarca doğal bakım egruplarındaki üyelerden ve kitaplardan okuduklarımı bloglarımda özet olarak koydum. Bu ilk yazılarımdan seneler sonra Türkiye’de benimle paralel düşünen hayvanseverler bulmak beni çok mutlu ediyor.

Köpekler nasıl insanın içine işliyor, birlikte vakit geçirdikçe daha da derine iniyorlar, ruhumuzu okuyan bilge varlıklar diye düşünüyorum. O oyuncu havalarının yanında bize kendi canlarını vererek destek oluyorlar.

Tüm köpeklerimizin yerleri her zaman kalbimizde, hiçbir zaman da kaybolmayacak.

Başak Pirtini