köpeğime özlem

Posted on 11 Temmuz 2012 tarafından

1


Seyahate çıkalı nerdeyse iki hafta oldu, Coffee burnumda tüttü. Ağırlıklı deniz üstünde planlanan bir tatil olunca oğlanı İstanbul’da kuzeni Gandalf’la bıraktık. Bıraktık derken yalnız değil tabi, görümcem bayrağı bizden devraldı, ikisine de bakma görevini üstlendi.

İlk günler bizimki ishal olmuş. Altını tutamamış yavrucak. Gitmiş balkona kakasını yapmış. (Dikkatinizi çekerim, evin içine değil, balkona!) Gerçi yaptığını kimse görmemiş, ama ihale bizimkine kalmış.

Bunu duyan bizim Bey öncelikle annesini aramak kaydıyla olayın inceliklerini öğrenmek istedi. Telefonun benim tarafımdan duyulabilen kısmı tam bir inkar şeklindeydi.

– Nerden biliyorsunuz Coffee’nin yaptığını? Gördünüz mü? Benim oğlum evde hayatta kaka yapmaz. Siz bunu çıkarmadınız dün akşam di mi? Çıktı mı? Peki, gördünüz mü kaka yaptığını? Görmediniz demek? Eh, belki de kaka yapmadı, sıkıştı oğlan demek ki. Hayır efendim, yapmaz diyorum. Yap-maz. Gandalf yapmıştır!

Hani boyut farkları olmasa ben de Gandalf yapmış olabilir mi diye düşüneceğim, ama ikisinin kakasının karışması mümkün değil. Gandalf’ınkinin cüssesinin yanında bizimkininki kibar kalıyor!

Sonuçta görümce kakalarındaki sümük gibi bir salgıyı farkedip veterinere götürmüş bunları. Gandalf da Coffee de ishalmiş meğer. Salgın varmış. Beş gün kadar antibiyotik tedavisi görmûşler birlikte. Anca kanca ya. Şimdi her şey yolundaymış neyse ki.

Deniz üstünde her zaman haberleşme imkanı olmayınca görümceyle ara ara mesajlaştık. Coffee’nin fotoğraflarını fırsat buldukça yolladı sağolsun.

– Napıyor Coffee? Nasıl oğlanlar?

– Bugün Ege geldi, onunla oynadılar.

– Bugün yüruyüşe çıktık. Bunlara hır gır yapan bir Golden’a karşı birlik olup Golden’ı susturdular. Kavga etmeden, saldırmadan, sadece birlikte havlayıp ayar vererek, başımızı ağrıtma diyerek.

– Bugün çok sıcaktı, ikisi de pelteydi. Yıkandılar paklandılar, sonra evdeki vantilatör karşısında bayılıp uyuyakaldılar.

Böyle böyle haberleşmelerimiz sürdü. Benim en çok içimin gittiği ve özlediğimi farkettiğim an bir kıskançlık endişesiyle kafama dank etti.

Görümce geçen sabah bir uyanmış ki kolunun üstünde birşey var. Uyku sersemi anlamamış ne olduğunu. Sonra bir sıcak basmış üstüne ve karın tarafında bir ağırlık hissetmiş. Bir bakmış Coffee! Karnına doğru kıvrılmış yatıyor. Gece gelip bunun koynuna girmiş, arka patisini de kolunun üstüne atmamış mı? Güler misin ağlar mısın? Hem içim gitti, evet itiraf ediyorum, kıskandım, hem de hafiften endişelendim.

Coffee’nin evde, bırakın yatağı, koltuğa çıktığı görülmüş değil. Hem yasak hem de yeltenmez bile. Şimdi bu hareket bir özlem hissi ve temas isteğiyle tepkisel mi yapılmıştır yoksa görümceye duyulan özel sevgi ve Gandalf rekabetiyle ‘beni daha çok sev’ kıskançlığı ve göstergesi midir?

Bu soruların cevaplarını henüz bilmiyorum, inşallah İstanbul’a dönünce, ama oğlum Coffee’ye kavuşmayı özlemle bekliyorum.

Dayan Coffeecik, az kaldı yettik.

Neslihan

mindmills.wordpress.com

Etiketlendi: , ,